Rabia GENÇAY BEZİR

Tarih: 23.07.2025 01:24

Yazarın Dili Suskundur!

Facebook Twitter Linked-in

Bazı cümleler bağıra bağıra susar. Bazı yazılar, en yüksek çığlıkları en sessiz harflerde gizler. Çünkü yazar, konuşmaz; yazar, duyar. Ve duyduklarını bir çocuğun avucuna düşen kelebek gibi incitmeden kâğıda bırakır.

“Yazarın dili suskundur.” Ne derin, ne dokunaklı bir söz. Bu suskunluk bir kaçış değil, bir duruş. Bir hesaplaşmanın, bir iç savaşın, belki bir barışın ifadesidir. Çünkü bazen anlatmak konuşmaktan değil, susmaktan geçer.

Konuşan çoktur dünyada. Herkes bir şeyler söyler. Ama yazar; dinler. Kalabalığın gürültüsünde, kırılmış bir kalbin sesini ayırt edebilir. Sessizce akan bir gözyaşının çığlığını duyar. Ve susar… Susar ama yazarken konuşur. Harflerle değil, yürekle.

Yazar; acısını bağırarak değil, harfleriyle işleyerek anlatır. Gülüşünü saklar satır aralarına. Bazen öyle bir virgül koyar ki, bir hayat orada soluklanır. Bazen bir nokta, bir vedayı anlatır. Ama kimse bilmez, o noktanın ardında nasıl bir iç çekiş saklıdır. O yüzden yazar, çoğu zaman anlaşılmak için değil, yükünü hafifletmek için yazar.

Bu yüzden suskun bir dil taşır yazar. Ne yargılar, ne bağırır, ne isyan eder. Ama okuyan bilir: Her cümlede bir yara, her kelimede bir iz vardır. Bazen bir annenin sessiz feryadıdır bu, bazen bir çocuğun korkulu gözleri. Bazen umut, bazen küskünlük, ama hep insan.

Yazar; gürültüsüz bir isyandır. Kalemini kılıç gibi değil, merhem gibi taşır. O yüzden onun suskunluğu, bir duruşun, bir hissedişin en saf hâlidir.

Ve belki de en derin sözler, hiç söylenmemiş olanlardır. Yazar, işte o söylenmemişleri yazar. O yüzden dili suskundur; çünkü yüreği konuşur
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —