Kenan GÜL


Zulüm Üzerine İnşa Edilen Saraylar Bir Gün Yıkılır

Kapitalist düzen, ne Filistin’e barış getirmiştir ne Irak’a refah, ne de Suriye’ye umut. Kapitalizm sadece cebini doldurmak için yaşar; doymaz, acımaz ve görmez.


Geçtiğimiz yıllarda dönemin ABD Başkanı Donald Trump, Ortadoğu’ya gerçekleştirdiği kısa bir turla, yaklaşık  4 trilyon dolarlık bir silah anlaşmasıyla ülkesine dönmüştü. Yanı başlarında Gazze’de çocuklar açlıktan can verirken, milyonlarca insan abluka altında nefes almaya çalışırken, sözde “İslam coğrafyasının liderleri” olan Suudi Arabistan, BAE, Katar ve diğer bazı Ortadoğu ülkeleri, ABD’ye adeta servet akıtmaktan çekinmedi.

Bu tablo, kapitalist düzenin ne kadar acımasız, ne kadar çıkarcı ve ne denli insaniyetten uzak bir yapıya sahip olduğunu açıkça gözler önüne seriyor. O düzen ki, güçlü olanın daha güçlü, mazlumun ise daha sessiz hale geldiği, kalbi taşlaşmışların hüküm sürdüğü bir düzendir. O düzen ki, zengine teşvik, fakire baskı, mazluma zulüm, zalime destek sunar. Trump, bu kirli düzenin bir aktörü olarak geldi; kendi halkı için değil, Amerikan silah tüccarları için servet topladı. Ve bu serveti ona sağlayanlar, Müslüman halkları yönettiğini iddia eden diktatör zihniyetlerdi.

Oysa İslam böyle bir düzeni asla kabul etmez. Kur’an, “Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size ateş dokunur.” (Hûd, 113) diye uyarırken; bizler bugün, zalimlerin dümen suyunda servetlerini artıran yöneticilerin sessizliğine tanıklık ediyoruz.

Şer’î bir düzende bir hükümdarın ilk vazifesi, mazlumun hakkını zalimden almaktır. Zenginlerin çıkarlarını değil, toplumun tüm fertlerinin refahını gözetmektir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine’de kurduğu İslam devletinde Yahudilerle bile adil bir sözleşme yaparak barış içinde yaşamış, kimsesizin kimsesi olmuştur. O’nun yönetim anlayışında; ne savaş tüccarlarına peşkeş çekmek, ne de batıdan medet ummak vardır.

Kapitalist düzen, ahlakı değil kârı, adaleti değil silahı, insanı değil gücü merkeze alır. ABD’nin, İsrail’in ve onların Ortadoğu’daki işbirlikçilerinin gözünde Filistin’in değeri bir diplomasi malzemesinden ibarettir. Çünkü kapitalist sistemde vicdan yoktur; banka hesapları, petrol sahaları ve menfaat vardır. Lüks içinde yaşayan saraylar, yerin altındaki madenler kadar insanın canını da sömürmektedir.

İslam ise zengine zekât verdirir, fakire infak ettirir. Onda komşu açken tok yatmak “bizden olmamak”tır. Onda mal biriktirmek azabın sebebidir.
“Onlar ki mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır.” (Zâriyât, 19)

Bugün Ortadoğu ülkeleri kendi halklarını korkutarak ayakta kalmaya çalışıyor. Halkına şeffaflık değil sansür, adalet değil sopa gösteren bu yapılar, gün gelir Firavunlar gibi, Nemrutlar gibi yıkılacaktır. Çünkü zulümle abad olanın sonu berbat olur. Rabbimiz buyuruyor:
“Nice memleketler vardır ki, halkı zalimdi, biz onları helak ettik...” (Enbiyâ, 11)

Kapitalist düzen, ne Filistin’e barış getirmiştir ne Irak’a refah, ne de Suriye’ye umut. Kapitalizm sadece cebini doldurmak için yaşar; doymaz, acımaz ve görmez. Trump’ın Ortadoğu çıkarması da bunu bir kez daha kanıtlamıştır.