Kenan GÜL

Tarih: 16.04.2025 12:12

Yeni Dönemin Eşiğinde

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye’nin Stratejik Yükselişi ve Küresel Dönüşüm

Tarih, zaman zaman derin kırılmalarla kendini yeniden inşa eder. Bugün dünya, tam da böyle bir eşiğin kıyısında. Beş asırlık Batı merkezli dünya düzeni, artık çözülme sürecine girmiş durumda. Sömürgecilikle örülmüş güç ilişkileri, ideolojik kamplaşmalar ve tek kutuplu hâkimiyet anlayışı sorgulanıyor. Yeni yüzyıl, yeni aktörler arıyor; Türkiye ise bu değişimde yalnızca izleyici değil, aktif bir kurucu güç olarak sahneye çıkıyor.

Batı Düzeninin Sonu mu?

Soğuk Savaş sonrası şekillenen tek kutuplu dünya düzeni, artık ciddi şekilde çatırdıyor. Amerika Birleşik Devletleri'nin küresel liderliği, iç krizler ve dış meydan okumalarla zayıflarken; Çin'in yükselişi, Rusya’nın yeniden jeopolitik konum kazanması ve bölgesel güçlerin iddialı çıkışları, mevcut yapının sürdürülemez olduğunu gözler önüne seriyor. ABD ve Çin arasındaki gerilim, sistemin son büyük satranç hamlelerine zemin hazırlarken; Türkiye gibi stratejik ülkeler bu boşlukta yeni roller üstleniyor.

Türkiye’nin Coğrafi ve Jeopolitik Derinliği

Tam da bu küresel dönüşümün merkezinde, Türkiye tarihsel hafızasını ve stratejik mirasını yeniden keşfediyor. Orta Doğu'dan Orta Asya'ya, Kuzey Afrika’dan Kafkaslar’a kadar uzanan geniş bir coğrafyada Türkiye’nin etkisi artıyor. Bu bir yayılma değil; ortak geçmişe, kültürel bağlara ve insani dayanışmaya dayalı bir yeniden buluşma süreci. Türkiye, klasik anlamda neosömürgeci ya da ideolojik bloklara angaje bir güç değil; çok kutuplu dünyanın etik temelli aktörlerinden biri olmaya aday.

Türkiye'nin bu yükselişi, bazı yapıları ise ciddi şekilde rahatsız ediyor. Özellikle 1948’de mülteci olarak geldikleri toprakları, Batılıların desteğiyle işgal eden siyonist yapılar, bugün Türkiye'nin savunma sanayisiyle elde ettiği güç, diplomatik prestij ve halklar nezdindeki güvenle yeniden bölgesel bir merkez hâline gelmesinden endişe duyuyor. İsrail'deki Yahudi toplumunda bu rahatsızlık açıkça hissedilirken; Türkiye, Orta Doğu halklarının vicdanında giderek daha fazla bir umut kaynağına dönüşüyor.

İç Dinamikler  Engel mi, Fırsat mı?

Bu yükseliş, içeride de bazı gerilimleri beraberinde getiriyor. Dışarıda artan etki gücü, içerideki siyasi tartışmalarla zaman zaman gölgelenebiliyor. Ancak büyük vizyonlar, sağlam iç birlik ve sabır ister. Muhalefet, bu süreçte sistemin sağlığı açısından önemli bir sınavdır; tehdit değil, fırsat olarak görülmelidir. Kritik olan, dış politikada ve ulusal çıkarlar konusunda ortak stratejik bir akılda buluşabilmektir.

Yeni Kuşak, Yeni Dünya

Artık eski dünya yok. Eski dengeler, eski güç yapıları geçerliliğini yitiriyor. Türkiye, Asya’dan Afrika’ya uzanan geniş bir vizyonla yalnızca bölgesel değil, küresel ölçekte de paradigma değişikliğine öncülük ediyor. Bu yeni dönemde başarı; yalnızca askeri veya ekonomik güçle değil, stratejik zekâ, diplomatik yetkinlik ve toplumsal dayanışmayla mümkün.

Tarih yeniden yazılıyor. Bu kez kalem, Anadolu’dan kalkıyor. Ve Türkiye, bu yeni hikâyenin başrolüne yürüyor.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —