Bir şehrin kalbine kurulur kitap fuarları… Raflar rasında yalnızca sayfalar değil, ruhlar da dolaşır. Her kitap, bir yolculuktur; kimi zaman geçmişe, kimi zaman hayallere, kimi zamansa insanın en derin yarasına doğru… Ve işte bu yolculukta insan, çoğu zaman kendini bulur – unuttuğu bir cümlede, ihmal ettiği bir hissin izinde, ya da belki de hiç söyleyemediği bir kelimenin tam ortasında.
Okumak, sadece bir bilgi edinme süreci değildir; okumak, kalbinle görmektir. Bir kelimeye dokunurken kendi acına temas etmektir. Bir romanın içinde dolaşırken çocukluğunun sokağından geçmektir belki de. İnsan bazen bir şiirde kendine sarılır, bazen bir denemenin satırlarında kendi kırgınlığını affeder.
12-14 Haziran tarihleri arasında Van Kent Meydanı’nda düzenlenen II. Van Kitap Fuarı, işte tam da bu duygunun adıdır: Kelimelerle iyileşmenin, satırlarla yeniden doğmanın, cümlelerle sarılmanın zamanı ve mekânı… 100 yazar, şair ve akademisyenin buluştuğu bu fuar; sadece bir kültür etkinliği değil, ruhlara uzanan zarif bir köprüdür.
Kitaplar susar ama anlatır. Okuyana derinden konuşur, hissetmeyi bilenin kalbinde yankılanır. Ve o ses, bazen bir annenin duası gibi, bazen bir dostun omzu gibi, bazen de yıllardır aradığın iç sesin gibi gelir. Çünkü her kitap, içimizde eksik kalan bir parçayı tamamlamaya gelir aslında.
Bu yüzden bir kitap fuarına katılmak; yeni kitaplarla tanışmanın, yazarlarla buluşmanın ötesinde bir anlam taşır. Bu; kalabalıklar arasında kendi yalnızlığını onarmak, kendi iç sessizliğine şefkatli bir “merhaba” demektir. Her kitapla biraz daha insanlaşmak, biraz daha yumuşamak, biraz daha anlamaktır.
Gelin, bu fuarda sadece kitaplara değil, kendimize de dokunalım. Her sayfada biraz daha derinleşelim. Çünkü okumanın insana kattığı en kıymetli şey; daha iyi bir hafıza değil, daha derin bir kalptir.
Ve unutmayalım: Her kitap bir şaheserdir; ama onu şahesere dönüştüren, onu kalbiyle okuyan insandır.