Rabia GENÇAY BEZİR


Mutlak Güç Yozlaştırır

Güç, ölçüsüzse yıkar. Çünkü insan, sınırsız gücü taşıyacak kadar ilahi değil; ama o güce tutulacak kadar zayıftır.


“Mutlak güç, mutlak şekilde yozlaştırır.” Bu cümle, ilk duyulduğunda yalnızca politik bir gerçekliğe işaret ediyor gibi görünür. Oysa içinde insan doğasına dair derin bir sarsıntıyı barındırır. Sınırsız güce erişen her birey, bir gün mutlaka kendi gölgesiyle karşılaşır. Başlangıçta değerlerini bayrak gibi taşıyan o insan, zamanla bu bayrağı kendi egosunun rüzgârına kaptırır.

Güç, başta bir araç gibi görünür: Adalet için, iyilik için, düzen için... Ama zamanla bu araç, sahibini sürüklemeye başlar. Değerlerinden kopar, vicdanın sesini kısmaya başlar. Güç arttıkça yalnızlaşır, yalnızlaştıkça içe döner ve içe döndükçe toplumdan uzaklaşır. Bir zamanlar “biz” diyerek yürüyen ayaklar, artık yalnızca “ben” diyerek bastığı toprağı tanır.

İnsanı insan yapan şey; sınırdır, denetimdir, sorumluluktur. Oysa mutlak gücün sınırı yoktur, hesap vermez, boyun eğmez, durmaz. Bu yüzden güç çoğu zaman kişiyi kendi benliğinin içine hapseder. O kişi artık halkın sesi değil, kendi yankısının hayranıdır.

Bir zamanlar doğrular için konuşan o ses, zamanla sadece kendi doğrularını kutsar. Çünkü sınırsız yetki, sınırsız bir yalnızlık getirir. Ve insan yalnızlaştıkça, içindeki kibir büyür. Değerlerinden sıyrılmış, toplumdan kopmuş, bir benlik kimliğine dönüşmüştür artık.

George Orwell haklıydı. Mutlak güç yozlaştırır. Ve en tehlikeli yozlaşma, insanın kendine bile yabancılaştığı o sessiz çöküştür. Güç, ölçüsüzse yıkar. Çünkü insan, sınırsız gücü taşıyacak kadar ilahi değil; ama o güce tutulacak kadar zayıftır.