Rabia GENÇAY BEZİR


Modern Dünyada Hassasiyetin Paradoksu

Antikaların zamanla kıymetinin bilindiği ve günyüzüne çıkarıldığı an yakındır!


Hassas bir kalbe sahip olmak, bu devasa ve gürültülü dünyada her an savunmasız bir çocuk gibi çıplak ayakla yürümeye benzer.

İnsanların nezaketi bir zayıflık, merhameti bir kusur olarak gördüğü bu çağda, ruhu inceliklerle örülü olanlar için nefes almak bile başlı başına bir savaşa dönüşebilmekte.

Dünya, üzerine titrediğimiz o saf temiz duygular için fazla sert, fazla köşeli ve ne yazık ki haddinden fazla acımasız.

İnsanlar, kendi içlerindeki boşlukları başkalarını incelterek doldurmaya çalışan birer zalime dönüştükçe, hassas kalplerin payına sadece daha fazla kırılmak ve biraz daha kendi içine kapanmak düşüyor.

Bu insanlar, bir başkasının yüzündeki gölgeyi bile yüreğinde hissederken, dünyanın bu denli fütursuzca ve duygusuzca akıp gitmesini anlamlandırmakta zorlanıyorlar. Zulmün bu denli sıradanlaştığı, acımasızlığın bir güç gösterisi olarak alkışlandığı bir düzende, hassas bir ruha sahip olmak adeta bitmeyen bir sürgün hayatı yaşamak gibi.

Her söz, her bakış ve her duyarsız tutum, bu ince ruhlarda iyileşmesi güç yaralar açıyor, çünkü onlar dünyayı sadece gözleriyle görmüyor, tüm hücreleriyle duyumsuyor, hissediyo ve bilebiliyorlar.

Bu denli "fazla" hissetmek, aslında bu taşlaşmış dünyanın en çok ihtiyaç duyduğu şeyken, ironik bir şekilde en çok hırpalanan da yine bu duygular olmakta!

Hassas kalpler, bu acı denizinde birer fener gibi yanmaya çabalarken, çevresindeki karanlığın yoğunluğu onları her geçen gün biraz daha yoruyor ve yalnızlaştırıyor. Nihayetinde, bu dünya hassas olanlar için sadece bir yaşam alanı değil, her gün yeniden yararlanılan ve her şeye rağmen insan kalabilmek için bedel ödenen bir savaş alanı haline gelmektedir!..

Zulmün ve acımasızlığın bu denli sıradanlaşması, en çok da "duyumsayan" insanı yoruyor. Başkalarının kolayca sırtını dönüp gittiği haksızlıklar,zuiümler hassas kalplerde fırtınalar koparıyor. Dünya sanki bu insanların hislerini köreltmesini, onların da "herkes gibi" sertleşmesini bekliyor. Oysa asıl trajedi burada başlıyor; Dünya iyileşmek için bu hassasiyete ihtiyaç duyarken, onu her gün biraz daha incitiyor.

"Hassas kalpler için dünya bir sürgün yeri gibidir; çünkü burada nezaket bir dil değil, unutulmuş bir antikadır."

Antikaların zamanla kıymetinin bilindiği ve günyüzüne  çıkarıldığı  an yakındır!…

Vesselam...