Suzan TÜRKOĞLU


İçimden geldi biraz nostalji yapmak istedim…

1997 - 2000 yılları arasında dikiş tutmayan koalisyon hükümetler. 3 ay Anavatan Doğru yol partisi daha sonra bir kaç ay geçsin Doğruyol partisi Refah partisi… Bir de bir masa kurulurdu gelin masası gibi şık ama hükümet dikiş tutmuyordu.


İçimden geldi biraz nostalji yapmak istedim…

1997 - 2000 yılları arasında dikiş tutmayan koalisyon hükümetler. 3 ay Anavatan Doğru yol partisi daha sonra bir kaç ay geçsin Doğruyol partisi Refah partisi… Bir de bir masa kurulurdu gelin masası gibi şık ama hükümet dikiş tutmuyordu.

Arabası olan oooo çok zengin. Doktora gitmek sabahın ilk ışıklarında pardon daha güneş doğmadan sıraya girilirdi. Vs vs…

2000 yılının ilk aylarında Dönemin Cumhurbaşkanı, Dönemin Başbakanı’nın suratına Anayasa kitapçığını fırlatmasıyla devalüasyon oldu. Hükümet o dönemde vatandaşın yararına bugünkü gibi ekonomik paketleri bırakın memurların maaşlarını ödeyebilir miyim hesabındaydı.

Bunlar bir taraftan ayrıca Doğu insanı olarak yaşadığımız psikolojik baskı ayrı bir trajik kaderimiz vardı. Doğuya Kürtler deniliyordu hep dışlanıyor cahil ve görgüsüz görüldüğü dönemlerdi.

Mesela ben başımdan geçen anıyı ve neden Recep Tayyip Erdoğan dediğimi anlatayım. 2001 senesinde Ankara üniversitesini kazandım. Bir devlet yurduna yerleştim. Şimdiki devlet yurtlarına baktığımda gerçekten o dönemler ne kadar da garibanmışız diyorum..

Yurt odasından içeri girdiğimde odadaki öğrenciler “Van’dan mı geldin, Van’dan gelen öğrenci sen misin dediler. Evet dediğimde odayı herkes terk etti. Ve tam üç hafta hiçbir öğrenci benimle bir kelam bile etmedi. Sebebi Kürt olduğum için ve doğudan geldiğim için.

Daha sonraki sohbetlerimizde böyle davranmalarının nedeninin doğudaki insanları görgüsüz cahil ve terörist olarak görmeleri olduğunu öğrendim. İlişkilerim çok güzel oldu, ama hani derler ya kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz.

İşte Ak parti ilk iktidara geldiği zaman dönemin Kültür Bakanı Sayın Hüseyin Çelik Van’ın vekiliydi. Ve ben o akşam ranzamın ikinci katında oturmuş o gazeteyi övünerek gösterdim.

İşte Recep Tayyip Erdoğan’a benim vefa borcum var diyorum o gururu bana yaşattığı için.

Gerçekten biz insanlar balık hafızalıyız diyoruz ya çok gerçek bir söz.

Unuttuk..

Çok çabuk ve her şeyi unuttuk.

Klişe bir cümleyi ağızlarına almışlar “Gelişen Değişen Dünyaya Türkiye’de ayak uydurmak zorunda” diye. Tamam evet doğru da, bunu söyleyebilen algı neden son iki yılda tüm dünya ile birlikte özellikle dünyanın en zengin ülkeleri arasında olan Amerika ve Rusya’nın son yirmi yılın en yüksek enflasyonunu yaşadığını söylemiyor?

Tüm Dünyanın etkisi altında olduğu ekonomik krizden Türkiye’nin de etkilenebileceğini neden kabul etmiyor.

Lüks yaşamaya alıştık, tembelleştik , özendik, değerlerimizi kaybettik. Hepimiz çocuklarımıza geçmişimizi, tarihimizi ve yaşadıklarımızı anlatmalıyız. Çocuklarımızı bilgili ve bilinçli yetiştirmek boynumuzun borcu.  

Anladık ki yapılan yollar, hastaneler, okullar, havaalanları, köprüler, tüneller, hızlı trenler, yerli uydular ve uçaklar başta olmak üzere yapılan yatırımlar sizin için pek bir şey ifade etmiyor.

Ama…

- Faili meçhul cinayetler unutulmamalı

- Savunma sanayimizin hangi badirelerden geçtiğini ve bu günlere nasıl geldiğini

- Kanal İstanbul neden önemli

- 15 Temmuz ve öncesindeki Türkiye’yi hep geri götüren darbeler

- 2023 ün telafisinin olmadığını anlatmak boynumuzun borcu.