Kenan GÜL


Gazze’nin Aynasında Uyuyan Vicdanlar

Çünkü biliyoruz ki her acının sonunda mutlaka bir sevinç vardır. Biz o sevinci göremesek de Gazze’nin çocukları görecek. Ve bir gün bize şu gerçeği hatırlatacaklar


Bir çocuğun gözyaşı bazen bütün bir dünyanın vicdanını tartmaya yeter. Gazze’de sabaha uyanmayı umut eden küçücük bedenlerin üzerine yağan bombalar, insanlığın ne kadar büyük bir imtihanla karşı karşıya olduğunu bize gösteriyor. Yıllardır aynı dram, aynı acı, aynı utanç tekrar ediyor.

Bugün ise bu utanca yeni bir halka eklendi. Sumud Filo’su, Gazze’ye insani yardım ulaştırmak için Akdeniz’in dalgalarına açılmıştı. Dünyanın farklı köşelerinden gelen vicdan sahipleri, birkaç torba un, biraz ilaç, biraz da insanlık taşıyordu gemilerinde. Ama İsrail donanması bir kez daha sahneye çıktı. Gazze’nin karasularını ihlal ederek, haydutlukta sınır tanımayan bir zorbalıkla gemileri alıkoydu. Yalnızca Gazze’yi değil, uluslararası hukuku da hiçe sayarak. Onlar artık sadece işgalci değil; tam anlamıyla katil sürüsüne dönüşmüş bir topluluk.

Tarih boyunca Allah Azze ve Celle, Yahudilerin bu yönlerini semavi kitaplarda defalarca anlatmıştır. Yeryüzünde en çok peygamber öldüren kavim oldukları ayetlerle, sahifelerle bizlere bildirilmiştir. Bugün yaptıkları da dün yaptıklarının bir tekrarıdır: zulüm, kan, ihanet ve arsızlık.

Ama işin en acı yanı, bu zulmün karşısında iki milyarı aşkın Müslüman nüfusun sessizliğidir. Oysa Gazze için yola çıkan elli gemi var bugün. İspanya’dan 49, İtalya’dan 48, Fransa’dan 33, Tunus’tan 28, Malezya’dan 27 gönüllü… Hatta İrlanda’dan, Brezilya’dan, Japonya’dan birer kişi bile olsa bu filoya katılanlar var. Hepsi farklı diller konuşuyor, farklı bayraklar taşıyor ama aynı vicdanın çağrısına kulak veriyor.

Peki ya Gazze’nin yanı başındaki ülkeler? Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün… Coğrafi olarak en yakın, tarihsel olarak en sorumlu olan bu ülkelerden ses yok. Daha da kötüsü, bazıları dolaylı yollardan Siyonistlerle işbirliği içinde. Bu, tarihin en büyük zilletlerinden biridir.

Gazze’nin kalbinde ise 30 bin kişiyi bile bulmayan direnişçiler var: Hamas. Onlar bugün ümmetin şerefini sırtlıyor. BBC’ye yaptıkları açıklama, tarihe geçecek bir manifesto gibiydi: “Silahsızlanmayı reddediyoruz. Bu plan işgalin yeni biçimidir, Filistin için siyasi intihardır.” Ve gerekçelerini tek tek sıraladılar:
Gazze’den tam çekilme taahhüdü yok.
Tehcir senaryosuna karşı garanti yok.
Mahkûmların serbest bırakılması yok.
Ablukanın kaldırılması yok.
Egemen bir Filistin devleti yok.

Bu plan, İsrail’in işlediği savaş suçlarının üzerini örtmek, Netanyahu’yu kurtarmak ve normalleşmeyi genişletmek için hazırlanmış bir tuzaktan ibaretti. Hamas bu yüzden reddetti. Çünkü onların gözünde teslimiyet yoktu, izzet ve şeref vardı.

Şimdi düşünelim: İki milyar Müslüman var ama Filistin’in namusunu, özgürlüğünü, geleceğini savunanlar sadece bu az topluluk. Kur’an’da buyurulduğu gibi, “Nice az topluluklar vardır ki Allah’ın izniyle çok topluluklara galip gelmiştir.” İşte Gazze, bu ayetin yeniden tecelli ettiği bir meydan.

Ama biz ne yapıyoruz? Birkaç paylaşım yapıp vicdanımızı mı rahatlatıyoruz? Oysa Gazze’de yıkılan her ev, sadece onların değil, bizim insanlığımızın da enkazıdır. Ve o enkazın altında suskunluğumuz yatıyor.

Unutmayalım: Gazze’de yaşanan her acının mutlaka bir karşılığı olacaktır. Bugün sessiz kaldığımız bu ateşin yarın bizim evlerimize düşmeyeceğinin garantisi yok. Tarih bunun örnekleriyle dolu.

Sumud Filo’sunun yolcularını selamlıyorum. Onlar, karanlığın ortasında bir mum yaktılar. Belki yetmiş yaşında bir İtalyan gönüllü, belki hayatında Gazze’yi hiç görmemiş bir Japon; ama hepsi insanlık adına büyük bir adım attı. Onların cesareti, bizim suskunluğumuzdan çok daha gür çıktı.

Ey Müslümanlar! Bu tablo bize unuttuğumuz kardeşliği, kaybettiğimiz cesareti ve terk ettiğimiz özü hatırlatıyor. Eğer kendimize dönmezsek, Gazze’nin dramı yalnızca Filistinlilerin değil, hepimizin dramı olacaktır.

Rabbim, Gazze’de sabırla direnen kardeşlerimizin ellerini güçlendirsin. O mazlum çocukların gözyaşlarını, bizim kurtuluşumuza vesile kılsın. Sessiz kalan ümmeti de bir an önce uyanışa erdirsin.

Çünkü biliyoruz ki her acının sonunda mutlaka bir sevinç vardır. Biz o sevinci göremesek de Gazze’nin çocukları görecek. Ve bir gün bize şu gerçeği hatırlatacaklar

“Hüküm ve hükümranlık nihayetinde yalnızca Allah’a aittir.”