Rabia GENÇAY BEZİR


Cumhurbaşkanı'na Mektup

Cumhurbaşkanı'na Mektup


Ne strateji bilirim, ne de demogoji yapmayı; hele ki entellektüel ve akademisyenlerin diliyle yazmayı hiç beceremem! Sizlere kendi saf ve tamamen kalbimin derinliklerinden kopup gelen içten samimi duygularımı yazacağım.

“Dünya'nın gidişatı, kaoslar, akıtılan kanlar, yeryüzünü çatlatırcasına yapılan büyük-küçük her türlü zulüm; nereye kadar!... Hayat denen çetrefilli yaşamlarımız hep böyle mi yol alacak?” diye düşünüyorum çoğu zaman.

Dünyayı nesneleştirip bir tepsiye koyuyor ve önüme getiriyorum zaman zaman ve görüyorum ki her bir köşesinde ayrı gayeler ve bu gayeler uğruna yapılmış ve yapılmakta olan ayrı savaşlar ve ayrı direnişler! En basitinden en anlamlısına kadar. Kimileri bir tarla köşesi veya tavuğu uğruna kavga edip savaşını verirken; hiç yere!... Kimileri de Mısır ve Suriye gibi haklı davanın savaşını verip ya onurluca can veriyorlar bu uğurda, ya da sonuna kadar direnişin temsilcileri oluvermekteler!...

Yapılan onurlu ölümleri ve onurlu direnişleri görünce en olunmaz zalimlere ve zulme karşı; dönüp ve kendimize bakıyorum. Bir de kendi yaşantılarımızın muhasebesini yapıyorum. “Bizler neyin savaşını vermekteyiz; niçin ağlıyor niçin çaba sarf ediyoruz? hayattaki yaşama gayelerimiz neler” diye!... Ölürsek neyin uğruna ölmüş oluruz? Tüm bu sorulara verilebilecek tek cevap belkide; 'kocaman bir hiç' olacaktır.

Dünya kurulalı beri hep var olagelen iki şey olmuştur. Biri zulüm ve zalim, ikincisi ise mazlum, direniş ve şehit! Bir de bu zalimi ve zalimleri alt edecek biri var ki; bunun her asırda gelmesi kaçınılmaz olmuştur. O da elbette ki bir Musa!

Kan akıtana karşı kanı durduran, Firavun ve Firavunlara karşı bir Musa!... Ne ilginçtir ki bu Musa’ları Firavunlar kendi saraylarında bin bir itina ile besleyerek, büyüterek hayat sahasına çıkarıyorlar; Kendilerini alt edecek Musa’lar yetiştirdiklerinin farkında olmayarak...

Tüm bu düşünceleri hayalimde tasavvur edince düşünemeden edemiyorum, acaba diyorum; acaba olabilir mi? Bu asrımızın Musa'larından biri 'O' diye!... Ağlamaktan yoksunlar merhametin kalplerinden alınmışlara inat diyorum. O siz olabilir misiniz acaba? Bu gidişata akan kana bir an durup düşünmeden yapılan her türden zulme ve bu yaptırımların elebaşları Firavunlara karşı duran, onlara “dur” diyen bir Musa da siz olabilir misiniz?

Neden olmasın ki! Benzer günleriniz o kadar çok ki, ümitlenmemek elde değil. Şehit Esma'ya yazılmış olan mektubu ancak Musa yürekliler ve Musa karakterliler gözyaşı akıtarak okuyabilir. Kalp yerine taş taşıyanlar bunları anlamayacaklarından ancak alay etmekle yetinebilirler. Oysa bilmezler ki asıl gülünç ve zelil durumda kendilerinin olduklarını.

Derim ki size; davanız hakla olduğu sürece, attığınız her adım hakkaniyetle olduğu müddetçe, bir Musa da siz olabilirsiniz. Ve yazık ki bir hakikatte vardır ki yeryüzünün Firavunları olanca güçleriyle size ve sizinle olanlara karşı savaşlarını sürdüreceklerdir. Bu da kaçınılmaz bir süreçtir.

Hakkın batıla galip gelmesi adına bu süreçten yüzünüzün akıyla çıkmanızı temenni ediyorum. Ümitlerimizi boşa çıkarmayacağınızı diliyorum. Unutmayınız ki samimiyet ve kararlılığın beraberinde zafer ve size milyonlarca destekçi Musa’yı getirecektir.

Bu yoldaki azminizi şevkinizi kararlılığınızı yitirmemeniz!...Bu yolun yolcusu olarak yüzyıllardır yapılageldiği gibi yollarınıza pusular kurulacak, belki bir hain kurşunda sizin için tasarlanıyordur.

Yolunuz çetrefilli olacaktır. Ancak ne var ki bu basit tehdit ve oyunlara karşı sizin en büyük yardımcınıza karşı duramayacaklardır; buna güçleri yetmeyecektir!

Nice, nice oyunları bozan, onların oyunlarını da bozacaktır. Gözlerinizden akan o gözyaşlarını hatırladığım sürece sizden yana ümitsizliğe düşmeyeceğim.

Şunu çok iyi biliniz ki benim gibi daha nice kendi halinde isimsiz destekçileriniz vardır ve var olmaya devem edecektir.

Dua ve selamlar hak ve hakkaniyetle hareket eden size olacaktır. Her daim sizlerinde deyimiyle tek vücut, tek yürek olmaya hazırlar; Vereceğiniz tek bir işaretle!...