Erzurum’da hekimler ve sağlık çalışanları, İsrail’in Gazze’ye saldırılarını protesto için 100. haftada sessiz yürüyüşlerini sürdürdü.
Havuzbaşı kent meydanında toplanan aralarında Tıp Fakültesi öğrencilerinin de bulunduğu sağlık çalışanları basın açıklaması yaptı. Yakutiye Medresesi önünde grup adına açıklama yapan Prof. Dr. Naci Ceviz, "Bugün burada Filistin’de yaşanan zulme karşı tepkisini göstermeye çalışan gönüllüler olarak 100. kez toplandık. 100 haftadır Allah’ın izniyle bayram seyran, yaz kış, yağmur çamur demeden, bir hafta sonu bile boşluk bırakmadan ’Benimle kim var?’ diye sağımızı solumuzu kontrol etmeden, ’Ben varım, Allah’ım’ diye öne atılarak zulmün karşısında yerimizi aldık. ’Çocuklar parça parça doğranırken napıyordun?’ sorusuna belki verilecek az da olsa cevabımız olur diye uğraşıyoruz" dedi.
7 Ekim’de soykırımın yıldönümü olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Ceviz, açıklamasında şunları kaydetti:
"7 Ekim 2023. İki yıl önce bir avuç yetimin iman dolu yürekleriyle 75 yıldır içinde bulundukları zulme en büyük tepkilerini verdikleri gün. O gün bir dönüm noktasıydı; uyanışın başlangıcıydı. Bir dünyanın uyanışı. Evet, dünyanın Filistin konusundaki uyanışıyla ilgili bir tabir var. Siyonistler bu tabirden nefret ediyormuş, tam da bu sebeple bizler bayılıyoruz. Tabirimiz: Küresel intifada, küresel karşı koyuş, küresel başkaldırı. 1987’deki birinci ve 2000’deki ikinci intifadada pasif kalan desteğimiz sebebiyle Müslüman kardeşlerimize borçluyuz. Şimdi küresel intifada ile ödeme zamanı. Küresel intifadayı az da olsa omuzlayan, 100 haftadır meydanda olan sivil inisiyatifler olarak biliyoruz ki yol uzun, yük ağır. Ama Gazze mektebi bize yolun nasıl yürüneceğini de öğretiyor. İşte şimdi bize sabrı, sebatı ve direnişi öğreten Gazze’ye bakalım. Biliyorsunuz ki Gazze’deki istisnasız her hastane, savaş suçlarının bir numaralı failinden, yani katil terörist İsrail’den payını aldı. Bazı zamanlar hastanelerin boşaltılması söylendi. Fakat kahraman meslektaşlarımız ’Hastalarımızı yüzüstü bırakmayiz; buradan ancak cennete gitmek için çıkarız’ diyerek orada kaldı. Kimisi yaralandı, kimisi şehit oldu, kimisi esir alındı, bilinmeze götürüldü ve akıbeti belli değil. Ama biz biliyoruz ki onların akıbeti cennettir inşallah. Ambulans ekiplerini düşünelim. Enkazdan enkaza kosarken aldıkları ihbarın kendi ailelerinden olup olmadığını bilmeden gittiler. Yaşadıkları şoka rağmen bir sonraki gün yine direksiyon başına geçtiler. Vurulan bir paramedik, son nefesinde şu sözleri kaydetti: ’Anne, beni affet. Bu mesleğe insanları kurtarmak için girdim. Allah’ım, bunu benden kabul et.’ Ve ardından İsrail suçunu örtmek için ambulansıyla birlikte onu da toprağa gömdü. Bedeni gömülse de kararlılığı bugün bizimle. Selam olsun sağlık çalışanı direnişçilere. Annelerden örnek alalım. Bir parça yemeği evlatlarına verip kendileri aç kalan anneleri konuşalım. Mücahit olan oğlunun maskesini açarken ’Saklayacak bir şeyin mi var? Hepimiz Aksa için şehit olacağız ve bundan gurur duyuyoruz’ diyen kadını hatırlayalım. ’Ben altı çocuk doğurmak zorundayım. İkisini İsrail öldürecek, ikisi eve ekmek getirecek, ikisi de davasına sahip çıkıp dünyaya anlatacak’ diyen o yürekli kadını düşünelim. Evi yıkıldığında ’Aksa’ya feda olsun’ diyerek molozları süpürürken dünyayı da kalbinden süpürüp attığını hatırlayalım. Selam olsun direnişçi annelere. Babaları da unutmayalım. 14 yaşındaki oğlunu İsrail hapishanesine uğurlarken verdiği nasihati biz de dinleyelim: ’Unutma oğlum, İsrail senin düşmanın, tüm Filistinli mahkûmlar dostundur.’ Hastanede çevresindekilere ’Ağlamayı bırakın. Hepimiz bir gün şehit olacağız. Burası cihad ve ribat topraklarıdır. Canımız Allah yoluna fedadır’ diyen o adamı unutmayalım. Aynı adamın sözlerinin sadece boş nasihatler olmadığını gösterircesine, oğlunu şehit verdiğinde cenazesinde dimdik durup ’Allah’im, bunu benden kabul buyur’ deyişini hatırlayalım ve dirayeti ondan öğrenelim. Selam olsun direnişçi babalara. Çocuklardan ders alalım. ’İsrail’den asla korkmuyorum. Ellerinde o koca koca silahlar olmasa bize yaklaşamazlar’ diyen o ince sesli kız çocuğunu dinleyelim. Anne ve babası şehit olan kardeşlerden en büyüğünün ’Allah bize yeter. İnşallah kardeşlerimi ona layık yetiştiririm’ diyerek gösterdiği durusu örnek alalım. Daha ilkokul çağındaki erkek çocuğunun uzatılan mikrofona ’Biz ölürsek bizden sonra gelenler inşa edecekler, çünkü Gazze bizimdir’ diye haykırışını hatırlayalım. Selam olsun direnişçi çocuklara. Gazeteci fedaileri düşünelim. Tehdit mesajlarına rağmen zulmü dünyaya duyurmaktan vazgeçmeyen gazeteci kahramanları unutmayalım. Bir evladı hariç tüm evlatlarını ve eşini öldüren, kendisini de yaralayan katil İsrail’e meydan okurcasına kolunda damar yolu ve vücudunda bandajlarıyla kamera karşısına geçen o yiğitten öğrenelim mücadeleyi. Selam olsun direnişçi gazetecilere. Onlar bu şartlarda hâlâ dirayetliyse biz de kendimize onları örnek alıp dayanmalıyız. Unutmayalım ki 100 haftadır meydanda olan bizleriz ama 78 yıldır namlunun ucunda olan onlar. Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde Gazze’de ateşkes haberini aldık. 2 senedir perperişan hallerine şahit olduğumuz çocukların zıplayıp hopladığını görünce biz de güldük, elhamdülillah dedik. Şüphesiz Gazze’nin sahipleri kabul ettiyse bize söz düşmez. Hudeybiye’yi bilenler olarak Allah’tan bu ateşkes anlaşmasına Hudeybiye bereketi vermesi için dua eder, kardeşlerimizin sevincine ortak oluruz. Düşmanın güvenilir olmadığını unutmadan Gazze için şimdi yapabileceklerimize odaklanıp yolumuza devam ederiz. Filistin için her ne yapıyorsak bu süreçte daha da artırmamız gerektiği çok açık. Zulmü unutmamalıyız, unutanlara hatırlatmalıyız, evladımıza ettiğimiz kadar dua etmeliyiz, boykotu bir yaşam biçimi haline getirmeliyiz. Kapılar açılırsa gidip ellerinden tutmalıyız, Gazze’yi yeniden inşa etmeliyiz ve asla durmamalıyız. Savaşta saflar sıkıdır. Zira düşman önünüzdedir. Barış zamanı gevşememek gerekir. Bireysel mücadelemizi ömür boyu sürdürmeli, geçen 2 yılı asla unutmamalıyız. Bu savaş zamanında kalbi İslam’a ve Müslümanlara karşı yumuşamış olan Avrupalı gönüldaşlarımızla irtibatımızı artırmalı birliğimizi güçlendirmeliyiz."
Yapılan basın açıklamasının ardından katılımcılar dua ederek olaysız şekilde dağıldı.