Gazze… Sadece yeryüzünün en büyük açık hava hapishanesi değil artık. O, insanlığın çöktüğü, vicdanların sustuğu, kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir cehenneme dönüştü. 2023 Ekim’inden bu yana devam eden İsrail saldırıları; çocukları, kadınları, yaşlıları hedef aldı. Ekmek kuyruğuna giren insanlar vuruldu, hastaneler yerle bir edildi, mülteci kampları dahi bombalandı. Uluslararası hukukun en temel ilkeleri sistematik biçimde çiğnendi. Tüm dünya, bu vahşete seyirci kaldı.
Ama en ağır suskunluk, en büyük ihanet, en yakın coğrafyalardan, en yakın halklardan geldi.
İslam Dünyasının Çöken Onuru
Gazze yanarken, ümmetin liderleri sessiz kaldı. Cılız kınamalar, etkisiz zirveler, diplomatik formaliteler… Bu ne korkaklık, ne diplomasi; bu düpedüz ihanettir.
Körfez ülkeleri, petrol ve ticaret uğruna Filistin’in haritadan silinmesine göz yumdu. İsrail ile normalleşme anlaşmaları yapanlar, şimdi İsrail’in katliamlarına karşı tek kelime etmiyor. Gazze’ye değil, küresel efendilerine sadakat gösteriyorlar.
Türkiye Yüksek Sözler, Cılız Adımlar
Türkiye de bu süreçte yüksek perdeden açıklamalara rağmen somut adımlar atmadı. İsrail ile ticaret devam etti. Büyükelçiler çekilmedi, diplomatik ilişkiler askıya alınmadı. Halkın meydanlardaki haykırışı, iktidarın eylemine dönüşmedi. Koca bir ülke, sadece sözde kaldı. Bu, Gazze’nin yükünü omuzlamak bir yana, sorumluluktan kaçmanın siyasi versiyonudur.
Mısır Karıncanın Yürüyüşüne Engel Olan Firavun
Mısır halkı, yüreklerinde taşıdığı acıyla dua etti, pet şişelere su ve gıda koyup denize attı. Karınca misali ateşi söndüremeyeceğini bile bile koştu. Ama Mısır yönetimi, Refah Sınır Kapısı’nı kapalı tuttu. Sadece İsrail’in değil, Gazze’ye yardım eli uzatmaya çalışanların da önünü kesti. Bu yönetim, Firavun’un izinden yürümekte bir an bile tereddüt etmedi.
Mısır ve çevresindeki Arap rejimleri, bugün Gazze açlıktan ve susuzluktan kıvranırken, kafalarını Arap çöllerinin kumuna gömdü ama kıçları hâlâ dışarıda. Tarih, bu zilleti yazacak. Trump’ın önünde eğilip, Müslüman çocukları öldüren İsrail askerlerine alkış tutan bu yönetimler, Arap halklarını tarihin en aşağılık dönemine sürükledi.
Amerika ve İsrail Savaş Suçlarında El Ele
Amerika Birleşik Devletleri, İsrail’in bu savaş suçlarına sadece destek olmadı, onları doğrudan finanse etti. Silah yardımları, askeri mühimmat, veto edilen ateşkes kararları… Her biri, suç ortağının imzasını taşıyor. Ama bu cinayetlerde yalnız değiller: Avrupa’nın birçok ülkesi de ifade özgürlüğünü susturup Filistin bayraklarını yasaklayarak bu zulme kalkan oldu.
İran Direniş Söyleminin Maskesi Düştü
En çok konuşan ama en az eylem yapan ülkelerden biri de İran oldu. "Direniş Ekseni" nutuklarıyla yıllarca Filistin davası üzerinden prestij kazanan İran, gerçek savaş zamanı sahneden indi. Gazze yanarken susan bu dilsiz dev, bölgesel dengeler uğruna direnişi retorikten öteye taşıyamadı.
Gerçek Kazanan Gazze'dir
Bütün bu suskunluklar, ihanetler, ikiyüzlülükler içinde bir hakikat gürül gürül bağırıyor: Kazanan, Gazze halkıdır. Kaybedenler ise yalnızca yönetimler değil; bu zulme susan, gözünü kapayan, kalbini mühürleyen kitlelerdir.
Allah Azze ve Celle, bu zulümle birlikte yeryüzündeki Müslümanların “nasıl bir Müslümanlık” anlayışı taşıdığını da ortaya çıkardı. Vicdanını pazara çıkaranlarla, kalbini arşın altına koyanlar bu süreçte ayırt edildi. Elbette ki bu suskunluğun, bu ihanetten beter vurdumduymazlığın bir bedeli olacak. Gazze'nin çocukları açlıktan ölürken, Arap saraylarında dans edenler, bir gün o çocukların öfkesiyle sınanacaklar.
Tarih, Unutmaz
Tarih, sadece yaptıklarımızı değil, yapmadıklarımızı da yazar. Ve bu dönem, yalnızca İsrail’in cinayetleriyle değil; İslam ülkelerinin ihaneti, Türkiye'nin cılızlığı, Mısır’ın utancı, İran’ın suskunluğu ve ümmetin parçalanmışlığıyla anılacak.
Gazze, bugün bir halkın adıdır. Ama aynı zamanda insanlığın sınavıdır. Bu sınavda başarılı olanlar değil, sınıfta kalanlar hatırlanacak.